Olaylar Roma Tarihi

Hun İmparatoru Atilla: Flagellum Dei (Tanrının Kırbacı)

Attila veya Atilla, MS 434-453 yılları arasında Hun İmparatorluğu’nun lideri olup, Roma şehirlerini yağmaladığı için Romalılarca “Tanrı’nın kırbacı” anlamında Flagellum Dei olarak adlandırılıyordu. Bazı tarihçiler Attilla kelimesinin kendi dilinde ‘Küçük Baba’ anlamına geldiğini dahası ona doğum sırasında konulan gerçek adı olmayıp, bir saygı ifadesi olduğu iddiasındadır[1]. Hunların egemen olduğu toprakları başarılı bir şekilde genişleten, pek yenilgi yüzü görmeyen Atilla batılı tarihçilerce barbar ama aynı zamanda tarihin en önemli hükümdarlarından birisi kabul edilmektedir.

Attila’nın Germania[2] bölgelerine yaptığı saldırılar bu bölgenin halkının Batı Roma İmparatorluğu’nun sınırlarına doğru göç etmesine, özellikle bunlardan Vizigotların Roma sınırlarına yerleşmesi ardından isyan etmeleri MS 5. yüzyılın sonlarında imparatorluğun yıkılmasına katkıda bulunmuştur. MS 378’de Edirne Savaşı’nda Vizigotların Romalılara karşı kazandığı zaferden sonra Roma ordusu bir daha toparlanamamış, eski düşmanlar olan Hunlar ve Vizigotlar bu olaydan sonra Roma topraklarını birlikte yağmalarken, Roma ordusunun artık eskisi gibi yenilmez bir savaş gücü olmadığını anlayan Atilla artık yaptığı barış anlaşmalarına bile sadık kalmadan adamlarını Roma şehirlerinin ve kasabalarına yağma için göndermeye devam etmiştir. İyi bir binici ve askeri lider olan Atilla, Hunları sadece zamanın en etkili savaş gücü haline getirmekle kalmamış aynı zamanda 10 yıldan daha kısa bir sürede Orta Asya’dan günümüz Fransa’sına ve Tuna Vadisi’nin güneyine dek uzanan büyük bir imparatorluk kurmayı becermiştir. MS 453’te öldükten sonra oğulları imparatorluğunu bir arada tutmaya çalışmışsa da başarılı olamamışlar ve sadece 16 yıl sonra MS 469’da Hun İmparatorluğu parçalanmıştır.

Atilla döneminde Hun imparatorluğu haritası

Hunlar

Hunlar, Orta Asya’dan MS 2. Yüzyıl veya biraz daha öncesinde Avrupa’ya girmeye başlayan göçebe bir halk olup, Attila gibi birkaç imparator ve komutan adı dışında elimizde bir şey olmadığı için hangi dili konuştuklarını bilemiyoruz. Hunların kesin kökenleri tartışmalı olsa da Çin Han İmparatorluğu ile sık sık mücadele eden Moğolistan’da göçebe bir halk olan Xiongnu’nun[3] bir kolu olmaları muhtemeldir. Romalı tarihçi Ammianus Marcellinus[4], Hun halkını, donmuş okyanusa yakın Azak Denizi’nin ötesinde yaşayan, insan öldürmeyi doğal karşılayan, bütün kötülüklerin kökeni vahşi bir halk olarak tanımlamıştı. Hunlar, 370’lere gelindiğinde bir başka göçebe kavim olup Perslerle ilişkilendirilen Alanların yaşadığı toprakları tamamen ele geçirmişti. Kuzey Karadeniz’deki uçsuz bucaksız bozkırlara dek güneye inen Hunlar Tuna Nehri’ne dek ulaştıkları için Goth kabilelerini de Tuna’nın güneyindeki Roma topraklarına sığınmak zorunda bırakmıştı ki bu olay ‘Büyük Göç’ veya ‘Kavimler Göçü[5] (Völkerwanderung) olarak anılmaktadır. Hunlar, çiftçilik veya hayvancılık yapmaktansa askeri yaşamın zorlukları ve ödüllerini tercih ediyorlardı: Savaş Hunlar için kazançlıydı ancak tek hedefleri altın değildi Attila ve ordusu savaşın tadını çıkarmayı biliyordu. Romalı yazar Ammianus Marcellinus (MS 330-391) Roma Tarihinde Hunları şöyle yazmıştır:

 “Hunlar, vahşilikte diğer tüm barbarları geride bırakmakta…Uygarlıkta o kadar az gelişmişler ki, yiyeceklerini hazırlarken ateşten veya herhangi bir zevkten faydalanmıyorlar, ancak tarlada buldukları kökleri ve her türlü hayvanın yarı çiğ etiyle besleniyorlar. Yarı çiğ diyorum, çünkü kendi uylukları ve atlarının sırtları arasına yerleştirerek bir çeşit yemek hazırlıyorlar. Saldırıya uğradığında, bazen düzenli savaşa girerler… Bununla birlikte, daha sık olarak, düzenli bir savaş düzeninde savaşmazlar, ancak hareketlerinde son derece hızlı ve ani olarak, dağılırlar ve daha sonra tekrar gevşek dizide bir araya gelirler, büyük ovalara zarar verir ve savuna hatlarının üzerinde uçarlar, yaklaşımlarının farkına varmadan hemen önce düşmanlarının kampını yağmaladılar. Yakın kılıç dövüşüne girdiklerinde kendi güvenliklerini sakınmadan savaşırlar… (XXXI.ii.1-9)

Çocukluğu

Bleda (Buda) ve Attila

Atilla, 5. Yüzyıl başlarında Tuna nehrinin kuzeyinde ağabeyi Bleda (Buda) ile birlikte en güçlü Hun ailesinin bir ferdi olarak doğmuştu. Babasının adı Mundzuk olmakla birlikte annesinin adı bazı kaynaklarda Hungysung Vladdysurf olarak verilmesine rağmen, bu isim yakın zamanlarda uydurulmuştur. 420-30’larda amcaları Octar (Uptaros) ve Ruga (Rugila, Roga veya Rua) Hun İmparatorluğu’na hükmetmekteydi. Octar, İmparatorluğu Almanya’ya dek genişleten ve aşırı yemekten öldüğü bildirilen Hunların batı kanadının kralıydı. Ruga ise Doğu Roma İmparatorluğu’na karşı savaş yürütüp, Trakya’yı istila ederken yıldırım çarpması sonucu öldüğü iddia edilen doğu kanadının kralıydı. Babasının adı Antik Roma Hunları barbar olarak görse de iyi bir eğitim alan kardeşler okçuluk, kılıç dövüşü, kement kullanımını, at binimi ve bakımı gibi askeri becerilerle donanmış ayrıca Romalılar ve Gotlar ile ticaret yapabilmeleri için Goth ve Latin dillerini öğrenmişlerdi. Rugila’nın tahtını devralacak oğulları olup olmadığı bilinmediği gibi, babası Mundzuk’un erken yaşta öldüğü sanılmaktadır ki Bleda veya Attila’nın Rugila’nın varisi olması ancak bu şekilde açıklanmaktadır. Rugila, MS 433’te Konstantinopolis seferinden dönüşünde ölmüştür. Bizasn başkentinin Hun tehlikesinin önemini ne zaman fark ettiği tam olarak belli olmasa da Konstantinopolis Surları MS 413’te inşa edilmişti.

İktidara Gelmesi

Attila ve Bleda, iki amcaları da öldükten sonra 434’te Hun İmparatorluğu’nu miras aldı. Attila ve Bleda’ya Ren bölgesinden Kafkasya’da Sasanilerce hükmedilen İran sınırlarına kadar uzanan bir imparatorluk miras kalmıştı. Attila, iktidarının ilk yıllarında gençliğinde Hunlara esir düşmüş, Hun dilini konuşup adetlerini bilen Batı Roma generali Flavius Aetius (MS 391-454) ile ittifak kurmuş, Aetius sayesinde Hunlar ve Romalılar arasında 435 yılında bir barış antlaşması imzalanmıştı. Hunlar ve Romalılar 436-437 arasında Burgonya Krallığı’nı birlikte yok etmişlerdir. Attila ve Bleda, bu dönemde Aetius’a askeri destek vererek, Roma’nın hem iç isyanlarını hem de Frank, Vizigot ve Burgonlar gibi çeşitli Cermen kabilelerinden gelen tehditleri ezmesine izin vermiştir. İki kardeş bu sırada, Romalıların Hunların topraklarını istila etmesini engellemek için para ödediklerini keşfetmişlerdir.

Margus Barış Antlaşması, MS 439

434’te Ruga, ölümünden hemen önce Roma İmparatorluğu’na mülteci konumundaki Hun prenslerini kollayıp iade etmediği için savaş açmıştır. Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius sorunu müzakere yoluyla çözmeye karar verince adını görüşmelerin yapıldığı -bugün Sırbistan’da yer alan- Margus kentinden alan Margus Barış Antlaşması imzalanmıştır. Roma İmparatorluğu, Roma topraklarına kaçan Hunların düşmanlarıyla anlaşma yapmayacağı gibi, adil ticaret şartları sağlanacak, Attila ve Bleda’ya yılda 320 kg altın ödeyecekti. Hunlar, Roma’ya saldırmama, Roma’nın düşmanlarıyla anlaşma yapmama, Tuna sınırını geçmeme sözü vermişlerdi. Anlaşmaya güvenen Doğu Roma İmparatorluğu, 441’de birliklerini Tuna bölgesinden çekip, Roma’nın Sicilya ve Kuzey Afrika’daki eyaletlerini tehdit eden Kuzey Afrika’nın yeni kurulan Vandal-Alan krallığı üzerine gönderdi. Hunlar Margus Antlaşması’ndan sonra dikkatlerini doğuya çevirmiş ve Sasani İmparatorluğu’na saldırmışlarsa da Macar Ovasına doğru geri püskürtülmüşlerdir. Hun kralları Roma ordusunun Tuna’nın güneyini boşalttığını görünce fırsattan istifade ederek Balkanlar’ı istila etmiş, o sırada Sicilya’ya ulaşan Roma ordusunu Hunlarla yüzleşmeye zorlamışlardır.

Hunlar, Konstantinopolis Önlerinde

Bu olaydan sonra Attila ve Bleda, Margus barışını çiğnemediklerini iddia etmiş, sebep olarak Margus piskoposunun kraliyet mezarlarındaki hazineleri çaldığını ve Roma İmparatorluğunun bazı Hun kaçakları geri vermemesini göstermiştir. Theodosius, genel Flavius ​​Aspar’ı Attila ve Bleda ile müzakere etmeye göndermiş ancak barış çabası sonuçsuz kalmıştır. Atilla, saygısızlık yapılan mezarı Aspar’a gösterdiyse de herhangi bir suç kanıtı bulamayan Aspar, piskoposu Hunlara teslim etmeyi reddettiği gibi Roma topraklarında saklanan Hun mültecileri hakkında hiçbir bilgisi olmadığını iddia etti. Aspar, müzakereler çıkmaza girdiğinde gelişmeleri Theodosius’a bildirmek için Konstantinopolis’e döndüğünde Hun istilası tehdidini ciddiye almadığı düşünülebilir. Bahsi geçen mülteciler, Attila’nın yönetiminden kaçan ve kendisine karşı isyan başlatma potansiyeli olan kişilerdi ki Aspar belki de bunları hemen teslim etse istilaya engel olabilirdi. 441’de Illyricum şehirlerine giren Hunlar, 443 yılına gelindiğinde, Hunlar güneyde Konstantinopolis’e 36 km yaklaşmış, Roma imparatoru Büyük Konstantin’in doğum yeri olan Naissus (Niš) yerle bir edilmişti. Hunlar, Serdica (Sofya) dahil olmak üzere yol boyunca bir dizi şehri yağmalarken karşılarında doğru dürüst direniş bulamamışlardır. Sonunda Attila Theodosius’u yeni bir antlaşmaya zorlamıştır: Yılda 950 kg altın ödenecek ve Hun mülteciler geri verilecekti.

Mars’ın Kılıcı

Bu son antlaşmadan iki yıl sonra 445’te Bleda tarihçi Priscus’a göre Atilla tarafından gönderilen bir suikastçı tarafından öldürülmüş, bazı akademisyenlere göre Bleda’nın sefer sırasında öldürülmüştü. Sonuçta 445’te Attila, Hunların tek lideri ve Avrupa’nın en büyük askeri gücünün komutanı olmuştu. Goth tarihi konusunda en eski kaynaklardan birisi olan Jordanes 6. Yüzyılda Atilla’yı kısa boylu, düz burunlu, küçük gözlü, ince ve gri sakallı, esmer tenli bir adam olarak tasvir etmiştir. Priscus ise Atilla’nın Hıristiyan düşmanları bile ona “Tanrı’nın belası” adını verdiğini ancak şeref ve adalet duygusu olan zeki bir adam olduğunu, basit bir hayat sürdüğünü, Romalılardan farklı olarak çok eşli olduğunu, az yediğini ve sefahatten hoşlanmadığını bildirmiştir. Jordanes, Atilla’nın Roma savaş tanrısı Mars’ın kılıcını taşıdığına dair bir söylentiyi de aktarmıştır: Sözde bir çoban sürüsünden bir ineğin yaralandığını gördüğünde kan izlerini takip ederek hayvanı yaralayan çim üzerindeki kılıcı bulmuştur. Çoban kılıcı topraktan çıkarıp Atilla’ya götürmüş, o da sevinçle tüm dünyanın hükümdarı olarak atandığını ve tüm savaşlarda Mars’ın üstünlüğünün kılıcıyla ona geçtiğini düşünmüştür.

Hun İmparatorluğu’nun Yükselişi

 

Doğu Roma’yı Yağmalaması

Hun-Roma barışı uzun sürmemiş, 447’de Attila henüz Doğu Roma İmparatorluğu’na karşı en büyük savaşını başlatmış, tüm Moesia bölgesini işgal etmiş, 70’den fazla şehri yağmalamış, ganimetlerini ve hayatta kalan inşaları köle olarak beraberinde Buda kalesine (Budapeşte?) götürmüştür. Attila, kendisi de büyük kayıplar vermesine rağmen Roma ordularını önce bugünkü Bulgaristan’da yer alan Utus nehrinde ve ardından Gelibolu yarımadasındaki Chersonesus kırıp geçirmiştir. Hunlar, Balkanlar’ı yağmaladıktan sonra Yunanistan’ın içlerine dek girmiş ancak Thermopylae’de durdurulabilmişlerdir. 449’da Doğu Romalılar, Hun ve Roma toprakları arasında bir tampon bölge oluşturulması ve daha fazla mülteci Hunların geri dönüşü konusunda Attila ile müzakere etmek için imparatorluk büyükelçisi Maximinus’u göndermiştir. Aylarca süren hazırlık ve yolculuk, tarihçi olan Priscus tarafından kaydedilmiştir. Romalıların hediye yüklü kafilesi Attila’nın topraklarına ulaştığında, kabaca reddedilmiştir. Büyükelçi ve Priscus, tercümanları olan Vigilas’ın Attila’nın danışmanı Edeco ile birlikte Attila’ya suikast düzenlediğini fark etmemiş, Edeco tüm komployu anlattığında ttila, Romalıları utanç içinde evine göndermiştir. Sonuçta Konstantinopolis, bu sefer barış için daha fazla altın ödemek zorunda kalacaklardı. İskitya, Almanya ve İskandinavya’da hüküm süren Atilla artık gücünün zirvesindeydi.

Batı Roma ile Savaş

Doğu Roma ile sürekli savaşan Atilla o zamana dek biraz da General Aetius ile olan ilişkisi sayesinde barış halindeydi. Bununla birlikte 450’de, Batı Roma İmparatoru III. Valentinian’ın kız kardeşi Prenses Honoria, Attila’ya yardım için başvurduğunda işler değişmiştir. İmparator Valentinian, kız kardeşi istememesine rağmen politik nedenlerle Honoria’yı bir Roma senatörüyle evliliğe zorlamış ancak kız Atilla’dan yardım isterken üstüne bir de yüzük göndermiş, kız evlilik gibi bir şey düşünmemiş olsa da Hun imparatoru durumu kızın kendisiyle nişan isteği olarak yorumlamıştır. Atilla, Roma topraklarını işgal etmek için mazeret olarak Honoria’nın gelini olduğunu iddia etmiş ve Batı Roma İmparatorluğu’nun yarısını çeyiz olarak talep etmiştir. İmparator III. Valentinianus kız kardeşinin ne yaptığını keşfettiğinde, Attila’ya her şeyin bir hata olduğunu söyleyen elçiler göndermiş, doğal olarak Atilla’nın taleplerini de reddetmiştir. Attila, evlilik teklifinin meşru olduğunu, gelini kabul ettiğini ve çeyizi almak için geleceği cevabını vermiştir ki bazı tarihçiler Honoria’nın sadece Batı’yı istila etmek için kullandığı bir bahane olduğuna inanmaktadır.

Galya ve Katalan Ovaları Savaşı

Atilla 451 baharında, Gepidler ve Ostrogotları da içeren 200 bin adamıyla Ren boyunca yürüyüp Galya’ya saldırdığında karşısında eski müttefiki General Aetius tarafından yönetilen Roma ordusunu ve Romalılarla ittifak yapan Vizigot, Frank, Burgon hatta Alanları da bulmuştu. Attila’nın savaş planlaması, Vizigotlara savaşmak isteyen Vandal kral Gaiseric tarafından da teşvik edilmişti. Hun stratejisini ve taktiklerini anlayan Flavius ​​Aetius komutasındaki Roma güçleri Hunlarla Katalan Ovaları Savaşı’nda (Chalons Savaşı olarak da bilinir) karşı karşıya gelmiş, Batı Roma ordusunun çoğu yok olmasına hatta, Roma müttefiki Visigoth kralı Theodorid savaş meydanında ölmesine rağmen, özellikle Vizigotların şiddetli direnişi yüzünden bölgede tutunamayan Attila ordusunu Orta Avrupa’ya geri çekmek zorunda kalmıştır. Bu savaş Attila’nın ilk ve tek mağlubiyeti kabul edilmektedir.

Merovenj Kralı Merovech’in, Katalan Dağları Tarlalarında Attila komutasındaki Hun ordularına karşızaferini gösteren gümüş bir bronz zırh. Emmanuel Fremiet, 1867 (Metropolitan Sanat Müzesi, New York)
Savaş

Gallia Belgica (Belçika) bölgesini hemen işgal eden Hunlar, Trier ve Metz’i hiç direniş görmeden almış, halkını katletmiş, Strazburg, Metz, Köln, Amiens ve Reims’e girmiş, yollarına çıkan her şeyi yok ederek ilerlemekteydi. Aurelianum’a (Orleans) yaklaştıklarında şehrin sakinleri Attila’yı kuşatmaya zorlamak için kapıları kapatmışlardır. Kuzey İtalya’da Magister militum Flavius ​​Aetius, Attila’nın ilerlemesine direnmek için güç toplamaya başlamış, Güney Galya’ya doğru ilerlerken Vizigotların kralı I. Theodoric’ten yardım isteği başlangıçta reddedildiyse de güçlü bir yerel lordlardan Avitus’un araya girmesiyle Theodoric’in desteğini elde etmiştir. Kuzeye doğru ilerleyen Aetius, Attila’yı Aurelianum’u kuşattığı sırada durdurmaya çalışmıştır. Kuşatmadan vazgeçen dar bölgede sıkışmak istemeyen Attila, Hunların savaşına uygun arazi arayışı içinde kuzeydoğuya çekilmeye başlamış, Katalan Ovası’na ulaşmıştır.

19 Haziran’da Romalılar Hunlara yaklaştıkça Attila’nın Gepidleri ile Aetius’un Franklarından bazılarıyla büyük bir çatışma yaşamıştır. Attila ertesi gün savaş için emir verdiğinde ordusu Hunlar ortada ve Gepidler ve Ostrogotlar sağda ve solda hareket edecek şekilde müstahkem kamplarından hareket ederek bir sırta doğru ilerlediler. Bu sırada Aetius’un adamları, Romalıları solda, Alanlar merkezde ve sağda Theodoric’in Visigoth’ları olduğu halde aynı sırtın sol yamacına tırmandılar. Hunlar sırtın tepesine çıkmak için ilerlediğinde hızlı hareket eden Aetius’un adamları tepeye daha önce ulaştılar. Romalılar, sırtın tepesini alarak Attila’nın saldırısını püskürttüğünde Theodoric’in Vizigotları, geri çekilen Hun güçlerine saldırdı. Attila’nın Hunları kamplarına geri dönmeye çalışırken Aetius’un adamları peşlerinden takip ediyordu. Theodoric savaşta öldürüldüyse de oğlu Thorismund, Vizigotların komutasını üstlendi. Akşam vakti savaş sona erdi. Ertesi sabah Attila, beklenen Roma saldırısına hazırlanıyordu. Roma kampında ise Thorismund, Hunlara saldırmayı savundu ancak Aetius tarafından caydırılmıştır.

Attila’nın yenildiğini ve ilerlemesinin durduğunu fark eden Aetius, politik durumu değerlendirmiş, Hunlar tamamen yok edilmesi durumunda Vizigotların Roma ile ittifaklarını sona erdireceğini ve bu sefer onların tehdit haline geleceğini fark etmişti. Thorismund’a, kardeşlerinden biri önce ele geçirmeden önce babasının tahtını talep etmek için derhal Tolosa’daki Vizigoth başkentine dönmesini önerdi. Telaşlanan Thorismund kabul etti ve adamları ile birlikte kamptan ayrıldı. Aetius, Romalı birlikleriyle çekilmeden önce Frank müttefiklerini uzaklaştırmak için benzer taktikler kullandı. Başlangıçta Roma’nın geri çekilmesinin bir aldatmaca olduğuna inanan Attila, kampını bozamdan ve Ren boyunca geri çekilmeden önce birkaç gün hasmını boş yere beklemiştir. Chalons Savaşı, Batı Roma İmparatorluğu’nun elde ettiği son önemli zaferlerden biriydi.

İtalya Seferi

Romalılar zaferden sonra Attila’nın şimdi başka yerlere saldırması umuduyla evlerine dönmüştür. Atilla başarısız Galya seferine karşın ertesi yıl 452’de evlilik vaat eden gelini talep ederek İtalya’ya yeni bir saldırı başlatmıştır. Hunlar Aquileia şehrini tamamen yok etmiş, Milano’yu yağmalamışsa da Aetius’un bir önceki yıldan farklı olarak, Attila’yı durdurmak için yeterli güçte bir ordusu yoktu. Kuzey İtalya’da yaşayan insanlar yaşadıkları şehir ve köylerden daha güvenli gördükleri bölgelere sığınmak zorunda kalmış, Hunların denizle alakası olmadığı için “Köprüler Şehri” olarak bilinen Venedik’te bu sayede Adriyatik’teki bataklıklar üzerinde kurulmuştur.  Bununla birlikte kimsenin bilmediği bir sebepten dolayı Hunlar Po Nehri’nde durmuştur ki bunun sebepleri olarak kıtlık ve adamlarının erzak stoğunun tükenmesi, askerleri arasında yayılmaya başlayan veba hastalığı veya Roma’yı yağmalayan I. Alaric’in kısa bir süre sonra ölmesine atıf yapılan batıl inanç ileri sürülmüştür. Valentinianus’un, Papa I. Leo’ya Attila ile uzlaşma için yardım istediği bir heyeti gönderdiği, içeriği bilinmeyen bu görüşmenin ardından Attila’nın geri döndüğü ve Macaristan’daki kalesine çekildiği bilinmektedir.

Ölümü

Attila, söylenceye göre 453’te Ildico adlı kadınla evlendiği gecenin ertesi günü genç karısının yanında yatakta odaya giren muhafızlarınca ölü bulundu; gelin ağlıyordu; vücudunda bir yara yoktu, bir kan damarı patlamış ve kendi kanı boğazında birikip ölmüştü. Büyük İskender’de olduğu gibi, Attila’nın ölümünün çeşitli versiyonları anlatılmış, Ildico tarafından zehirlenerek öldürüldüğü, çok fazla içmekten alkol zehirlenmesine uğradığı veya burun/yemek borusu kanaması nedeniyle öldüğü iddia edilmiştir.  Roma tarihçisi Paniumlu Priscus, Atilla’nın önce uzun saçlarının kesildiğini, kadınların ağıt yakmasının ardından şölen ve cenaze oyunlarının düzenlendiğini sonrasında cesedinin sırasıyla altın, gümüş ve demir kaplı üç ayrı tabutu iç içe geçirip konulduktan sonra bir nehrin yatağına gömüldüğünü kaydetmiştir. Mezarı kazan ve cenaze törenine katılan esirler öldürülmüştür ki böylece mezar yeri asla ortaya çıkmayacaktı. 2014 yılının Mart ayında, Attila’nın mezarının Budapeşte’de bulunduğu iddia edilse de büyük ilgi uyandıran keşfin bir aldatmaca olduğu ortaya çıkmıştır[6].

Kaynakça

Babcock, Michael A. “The Night Attila Died: Solving the Murder of Atilla the Hun.” Berkley Books, 2005.

Durant, W. The Age of Faith. Simon and Schuster, 1980.

Ecsedy, Ildikó. “The Oriental Background to the Hungarian Tradition About ‘Attila’s Tomb.'” Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 36.1/3 (1982): 129–53

Heather, Peter. Empires and Barbarians. Oxford University Press, 2010.

Heather, Peter. “The Huns and the End of the Roman Empire in Western Europe,” English Historical Review, Vol. CX: 435 (Feb. 1995), pp. 4-41.

Hyun Jim Kim. The Encyclopedia of Empire, First Edition. Edited by John M. MacKenzie. John Wiley & Sons, 2016

Jordanes. The Gothic History of Jordanes. Evolution Publishing, 2006.

Kelly, Christopher. “The End of Empire: Attila the Hun & the Fall of Rome.” New York: W.W. North, 2006.

Kim, Hung Jin. The Huns, Rome and the Birth of Europe, Cambridge: Cambridge University Press, 2013

Lanning, M. L. The 100 Greatest Military Leaders of All Time. Robinson Publishing Ltd, London, 1997.

Man, J. Attila The Hun. Bantam Press, 2005.

Priscus of Panium. “The Fragmentary History of Priscus: Attila, the Huns and the Roman Empire AD 430–476.” Trans: Given, John. Merchantville NJ: Evolution Publishing, 2014

Sadyrovaa et al. “Myth and Historical Facts About Rome and the Huns Leader Attila.” International Journal of Environmental and Science Education 2016, VOL. 11, NO. 12, 5299-5310.

Ward-Perkins, Bryan. The Fall of Rome and the End of Civilization, Oxford: Oxford University Press, 2005.

Watkins, J. Encyclopedia of Classic Warfare, 3000bc-1815. Amber, 2011.

William N. Bayless. “The Treaty With the Huns of 443.” The American Journal of Philology. Vol. 97, No. 2 (Summer, 1976), pp. 176-179.

William Stearns Davis, ed., Readings in Ancient History: Illustrative Extracts from the Sources, 2 Vols. (Boston: Allyn and Bacon, 1912-13), Vol. II: Rome and the West, pp. 322-325.

Wolfram, H. History of the Goths. University of California Press, 1990.

Notlar

[1] Man, 2005: 159

[2] Germania, çoğunlukla Cermen kabilelerinin yaşadığı Kuzey-Orta Avrupa’daki tarihi bölge için kullanılan Roma terimidir. Germania, güneydeki Tuna ve Main nehrinden Baltık Denizi’ne ve batıda Ren’den Vistula’ya kadar uzanıyordu.

[3] E.H. Parker, Jean-Pierre Abel-Rémusat, Julius Klaproth, Kurakichi Shiratori, Gustaf John Ramstedt, Annemarie von Gabain ve Omeljan Pritsak gibi yazarlar Xiongnu halkının proto-Türk oladuğunu diida ederken Yenisey, Moğol, Fars, veya karışık etnisitelerden oluşan bir halk olduğu da iddia edilmiştir. Çin Seddinin temeli MÖ 403-221 arasında Xiongnu halkını Çin’den uzak tutmak için atılmış, Qin Shi Huang MÖ 221 yılında daha önceki krallıkların yaptırdığı duvarları birleştirerek uzatmıştı.

[4] 322-400 yılları arasında yaşamış olan Marcellinus imparator Iulianus ile birlikte Pers seferine katılmıştır. 31 kitaptan oluşan bir Roma tarihi yazan Marcellinus’un eserinden 353-378 yılları arasındaki olayları anlattığı 14-31. kitaplar günümüze kalmıştır.

[5] Kavimler Göçü, 350-800 yılları arasında Avrupa’ya yapılan şiddetli insan göçüdür. İlk dönem ve ikinci dönem olarak ikiye ayrılmaktadır. İkinci dönem kavimler göçü ilk dönem kavimler göçünün devamı niteliğindedir. İlk dönem kavimler göçü Roma İmparatorluğu ve Hunlar arasında yoğun sınır değişikliklerini kapsar.

[6] https://www.sott.net/article/276349-Archeologists-discover-tomb-of-Attila-the-Hun-FAKE